DUe UeNCEYE OeZGUeRLUeK BR F NG

IHD-IST at INFO-IST.comlink.apc.org IHD-IST at INFO-IST.comlink.apc.org
Mon Dec 15 05:19:00 GMT 1997


Content-type: text/plain; charset=iso-8859-1
Content-Transfer-Encoding: 8bit

40 yìllìk bilanço: 7 bin 850 yasak

Toplumumuz artìk haklì olarak kültürel ve düƒünsel geliƒiminin önündeki engellerden kurtulmak 
istiyor; istediºi bilgiye rahatça ulaƒabilmeyi, duygu ve düƒüncelerini baƒkalarìyla sorunsuz 
paylaƒabilmeyi özlüyor.

Ülkemizdeki demokratikleƒme isteklerinin en önemli unsurlarìnì oluƒturan bu yasaksìz, sansürsüz 
Türkiye beklentisinin ardìnda, yìllardìr uygulanagelen yasaklarìn oldukça kabarìk bilançosu yatìyor. 

Saptanabildiºi kadarìyla, yalnìzca son 40 yìlìn yasak yayìn bilançosu 6 binlerde dolaƒìyor. Yasaklama 
bilançosunun belirlenebilen en alt sìnìrìnì oluƒturabilen bu rakam, 5 bini aƒkìn yazìlì yayìnì, bin kadar 
sinema filmi ve müzik kasetini içeriyor. Yalnìzca, Milli Kütüphane'nin "Yasak Yayìnlar Bölümü" 7 
bin 851 yayìndan oluƒuyor.

1980 sonrasì ise yasaklì Türkiye'nin en yasaklì döneminin ifadesi. Yeni uygulamalar ve yasal 
düzenlemelerle yasaklamalarìn rekor seviyelere ulaƒtìºì bu dönemde 650'si kitap olmak üzere 2 bin 
500 yazìlì yayìn, 200 sinema filmi ve 50 kadar müzik kaseti yasaklar bilançosuna eklendi. Bunlarla da 
yetinilmeyip yargì organlarìnìn denetimi dìƒìnda adli kolluklar ve yargì organlarìnìn herhangi bir suç 
unsuru görmediºi, günlük yaƒamda özgürce alìnìp okunabilen yüzlerce yayìn, idari ve keyfi 
tasarruflarla yasaklamalara uºradì. 
Kitap dergi ve gazetelerden oluƒan 500 yayìn cezaevlerinde; 350'ye yakìn kitap da ordu mensuplarì 
ile askeri öºrenciler için sakìncalì bulundu.Deniz Kuvvetleri Komutanlìºì'nca Milli Eºitim Bakanlìºì 
yayìnlarìndan oluƒan 40 kitap içerik ve ƒekil" açìsìndan sakìncalì bulunarak imha edilmiƒtir.

1980 sonrasì, yayìn imhalarì açìsìndan, aradan geçen onca yìla karƒìn Türkiye'ye Abdülhamit 
dönemini yaƒattì.

Daha önce yargì organlarìnca aklanmìƒ yada herhangi bir suç unsuru bulunmamìƒ 39 ton kitap 
yakìlarak, geri kalanì ise SEKA fìrìnlarìnda hamur edilip bìçaklanarak toplam 100 tonu aƒkìn yayìn 
imha edildi. 

Öte yandan yasaklanan yayìnlarìn sorumlularì hakkìnda binlerce yìl hapis istemi ile dava açìdì. 
yüzlerce yazar ve sanatçì yargì organlarì önüne sanìk olarak çìkarìldì. Birçoºu cezaevlerine atìldì. 
Örneºin yalnìzca siyasi dergi sorumlularì ve yazarlarì hakkìnda 5000 yìldan fazla aºìr hapis cezasì 
verildi. Tck 141-142 ve 163'ünücü madde ile ilgili olarak 1982-1990 arasìnda Adalet Bakanlìºì'nìn 
resmi açìklamalarìna göre 10 bin 949 kiƒi yargìlandì. 

Birçok yazì iƒleri müdürü, dergilerinde yayìnlanan yazìlar nedeniyle insan hayatìnì kat kat aƒan hapis 
cezalarìna çarptìrìldì. 1984 yìlìnda oluƒturulan Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafìndan yüzlerce 
yayìn toplatìldì. 1986 yìlìnda gerçekleƒtirilen yasal düzenlemelerle iƒlerlik kazandìrìlan muzìr yasasì 
uyarìnca binlerce yayìn hakkìnda toplatma kararì verildi, sorumlularì milyarlarca liralìk para cezasìna 
çarptìrìldì. Yasaklama gerekçelerinin büyük bir bölümü Terörle Mücadele Yasasì'yla yürürlükten 
kaldìrìlan TCK'nìn 140, 141, 142 ve 163'üncü maddelerine dayandìrìldì. Ayrìca suç sayìlan eylemleri 
övecek suça teƒvik, Türkiye'nin yurt dìƒìndaki itibarìnì zeddelemek, devlet büyüklerine hakaret ile 
müstehcenlik savlarì diºer yasaklama gerekçelerini oluƒturdu. 

ÿstanbul Basìn Savcìlìºì ve DGM kayìtlarìndan belirleyebileceºimiz toplatma kararlarìnda gerekçe 
olarak "komünizm propagandasì, yasalarìn suç saydìºì eylemleri övmek, laikliºe aykìrì propaganda, 
cumhurbaƒkanì, baƒbakan, bakan, milletvekili ordu ve emniyet güçlerine hakaret, bölücülük  
propagandasì, Atatürk'ün manevi haturasìna aykìrìlìk, müstehcenlik ve 1117 Sayìlì Küçükleri Muzìr 
Neƒriyattan Koruma Kanunu'na muhalefet ile seçim yasaklarìna aykìrì davranmak" suçlamalarì 
gösteriliyor.

1983 yìlìndan bu yana verilen 458 toplatma kararì ƒöyle sìralanabilir:

"76 kitap, 11 ansiklopedi, 96 siyasal içerikli dergi, 55 haftalìk magazin dergisi, 79 "müstehcen" seks 
dergisi, 14 müzik kaseti, 4 video kaseti, 5 kartpostal ve takvim, 64 günlük gazete, 48 haftalìk 
magazin gazetesi, 1 telefon rehberi, 5 atlas."

1983'ten önce ve sonra toplatìlan yayìnlar hakkìnda yapìlan yargìlamalar sonucu 27. 12. 1983 
tarihinden sonra çeƒitli mahkemelerce verilen 368 "müsadere ve imha" kararì ise yayìn türlerine göre 
ƒöyle daºìlìyor.

"139 kitap, 5 atlas ve ansiklopedi, 88 siyasal içerikli dergi, 54 magazin dergisi, 63 haftalìk magazin 
gazetesi, 1 telefon rehberi, 4 müzik kaseti, 4 video kaseti, 10 günlük gazete.

Yukarìda genel hatlarì ile özetlediºimiz uygulamalarla oluƒturulan kara tablo; kütüphanelerde ve 
okullarda görülen yayìn yasaklarì, televizyonda suç aleti olarak sergilenen kitap, dergi ve gazetelerle 
daha da karartìlabilir. 

Ancak bu uygulamalar sonucu nereden nereye geldiºimizi gözler önüne serecek iki veriye dikkat 
çekelim:

Yapìlan bir araƒtìrmaya göre ülkemizde 1945 yìlìnda profesyonel okur baƒìna 10.2 kitap düƒerken 
tam 45 yìl sonra bu oran 5.3'e düƒtü. Son yìllarda kitap fiyatlarìnda görülen artìƒlar ve baskìlar 
sonucu ƒartlara dayanamayan yüz kadar yayìnevi yayìn hayatìndan çekildi, altmìƒ yayìnevi kitap 
üretimini durdurdu. 

Dahasì bunlara paralel olarak 1980'lerde faaliyette bulunan 1500 kadar kitabevinin %80'i 
kìrtasiyeciye dönüƒtü.


Türkiye'de Basìn Sansürünün Kìsa Tarihçesi

Türkiye'de basìn sansürü 19. Yüzyìlìn ortalarìnda baƒladì. 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat 
Fermanlarìnda basìn ve yayìnla ilgili herhangi bir düzenleme olmamasìna karƒìlìk, 1857 yìlìnda  kabul 
edilen Basmahane (Basìmevleri) Nizamnamesi, kitaplarìn Meclis-i Maarif tarafìndan incelendikten ve 
"Memlekete ve Devlete zararlì olmadìºì" saptandìktan sonra verilecek 'Ruhsat' üzerine 
basìlabileceºini belirtiyordu.


Tek Parti Döneminde Basìn Sansürü

Cumhuriyetin ilanìndan sonra Doºu Anadolu'daki ×eyh Sait ayaklanmasì dolayìsìyla  çìkarìlan 
Takrir-i Sükun Kanunu (1925), hükümete basìn özgürlüºünü dilediºi gibi kìsìtlama ve gazete 
kapatma yetkisi verdi. Kìsa süren Serbest Fìrka döneminin getirdiºi özgürlük ortamìnìn ardìndan, 
1931'de çìkan Matbuat Kanunu gazete ve dergi çìkarmak için 'Ruhsat' almak gerekmeyeceºi 
yolunda, o döneme göre ileri bir hüküm getirdiyse de, bunun yanì sìra bir çok kìsìtlayìcì maddeye yer 
verdi; özellikle Bakanlar Kurulu'nun ülkenin genel politikasìna aykìrì yayìnlardan dolayì gazete ve 
dergileri geçici olarak kapatabilmesini öngören 50. madde, basìnìn baƒì üzerinde Demokles'in kìlìcì 
gibi sallanìyordu.

1938 yìlìnda Matbuat Kanunu deºiƒtirilerek basìna yeni kìsìtlamalar getirildi. 1931'de kabul edilen 
gazete ya da dergi çìkarmak için bildirimde bulunma yöntemi kaldìrìlarak yeniden ruhsat sistemine 
dönüldü: Ruhsat verilebilmesi için, bankadan 1000-5000 liralìk güvence mektubu getirilmesi 
öngörülmekteydi. Kanun, "suiƒöhret"(kötü ünlü) kimselerin gazete ve dergilerde çalìƒmalarìnì da 
yasaklamaktaydì. Ayrìca, öºretim kurumlarìnda yer alan öºrenci olaylarìyla ilgili haberlerin izinsiz 
yayìmlanmasì yasaklanìyordu. Bu, bir çeƒit sansürdü. 

ÿnönü'nün cumhurbaƒkanlìºì döneminde basìn üzerindeki baskìlar arttì. Bu dönemde bakanlarca ya 
da Basìn Yayìn Genel Müdürlüºü'nce gazetelere sürekli "direktif"ler veriliyor; bir çok olayìn 
yazìlmasì yasaklanìyor; bu "dolaylì sansür"e uymayan gazeteler kapatìlìyordu. Ulus baƒyazarì Falih 
Rìfkì Atay, bir yazìsìnda ( 28 Haziran 1938), "Gazetecilerin iyileri sìrf aƒk yüzünden (meslek aƒkì 
yüzünden) bu meslektedirler. Ancak pek iyi bilirler ki talihleri bir telefon darbesine baºlìdìr" diye 
yazìyor ve böylece ÿçiƒleri Bakanlìºì'ndan gelecek bir telefonla gazetelerin her an kapatìlabileceºini 
ortaya koyuyordu.O yìllarìn " tebliº" lerinden örnekler aƒaºìdadìr.

"Nihal Atsìz ve Sabahattin Ali davasì hakkìnda kommanter yapìlmamasìnì, makale yazìlmamasìnì, 
mahkeme safhalarìna ait haberlere son verilmesini rica eder, müteakip mahkemelere ait ayrìca 
iƒ'aratta bulunulacaºìnì arzederim.- Basìn Yayìn Umum Müdürü" (24 Nisan 1944).
 
"Mart'ìn 11. günü saat 21.35'te Beyoºlu'nda Tepebaƒì'nda kain Pera Palas otelinde vukua gelen 
infilak... büyük puntolu harflerle yazìlmayacak ve alelâde vekayi sütununda dercedilecektir. Verilen 
izahat haricinde tafsilat verilmesi, Müddeiumumulik makamìnca tasvip edilmemektedir. Hilâfìna 
hareket edenler hakkìnda kanuni takibat yapìlacaktìr.- Emmiyet Nöbetçi Md. Faik Ayrak" (11 Mart 
1941).

1946'da çok partili rejime geçilirken Basìn Kanunu'nun hükümete gazete ve dergi kapatma yetkisi 
veren 50. maddesi deºiƒtirildi ve bu yetki kaldìrìldì.

Demokrat Parti Dönemi

1950 yìlìnda iktidara gelen Demokrat Parti, yeni bir Basìn Kanunu hazìrladì . Birçok deºiƒiklikle 
günümüze kadar gelen bu kanun, hükümetlerin basìn üzerindeki denetimine son veriyor ve 
dolayìsìyla sansürü kaldìrìyordu.

Ancak, çok geçmeden "Neƒir Yoluyla veya Radyo ile ÿƒlenecek Bazì Cürümler Hakkìnda Kanun" 
çìktì. 1954 yìlìnìn ilk aylarìnda yürürlüºe giren bu kanun, Ceza Kanunu'nda yer alan birtakìm "takibi 
ƒikâyete baºlì suçlar"ì kapsamìna alìyor ve savcìlarìn bu suçlardan dolayì doºrudan doºruya 
soruƒturma açmalarìnì öngörüyordu. Sanìklara "ispat hakkì" tanìnmamaktaydì.

Bunun hemen ardìndan, 6-7 Eylül Olaylarì (1955) dolayìsìyla ilan edilen sìkìyönetim, kìsa sürede pek 
çok yasaklama getirdi. Sìkìyönetimin koyduºu ilk yasaklar ƒunlardì: Halkì heyecanladìracak haberler 
yayìmlamak; hükümeti tenkìd etmek; hükümet çalìƒmalarìnì etkileyecek nitelikte yazìlar yayìmlamak; 
sìkìyönetim çalìƒmalarìyla ilgili haberler vermek; NATO devletleriyle ilgili haberler yayìmlamak; 
darlìk, kìtlìk, ve yokluk haberleri vermek; 6-7 Eylül Olaylarìnì komünistlerden baƒkalarìnìn yaptìºìna 
iliƒkin yazì ve yorumlar yayìmlamak; bu olaylarla ilgili haber ve resim basmak, sayfalarìnda da halkì 
heyecanlandìracak resim ve yazìlar yayìmlamak ve çìplak kadìn resmi basmak; ikinci baskì yapmak.

Bu yasaklara sonradan baƒkalarì eklendi, kimi gazeteler sìkìyönetimce kapatìldì... 1956 yìlìnda Neƒir 
Yoluyla veya Radyo ile ÿƒlenecek Bazì Cürümler Hakkìnda Kanun'a bazì maddeler eklenerek yeni 
basìn suçlarì yaratìldìºì gibi, Basìn Kanunu'nda yapìlan deºiƒikliklerle "gizli yapìlan toplantìlardaki 
görüƒmelerin veya alìnan kararlarìn yazìlmasì", "memleket ahlâkìnì, aile düzenini bozacak ƒekilde 
heyecan uyandìracak tafsilat vermek" de yasaklandì. Bu kanunlar geniƒ tepkilere yol açarken bir 
yandan da savcìlìklar ya da mahkemelerce yayìn yasaklarì konuluyor ve birçok olayìn yazìlmasì 
engelleniyordu. Yasaklama kararlarìndan birkaç örnek:

"Afyon kaçakçìlìºì suçuna iƒtirakten sanìk Malatya Emniyet Âmiri Recai Dayìoºlu ve arkadaƒlarì 
hakkìnda yayìn yapìlmasì yasaklanmìƒtìr." (4 Haziran 1955)

"Kìsìklì'da oturan Süleyman Hilmi Tunahan'ìn Bulgurlu'daki Kuran kursunda Arap harfleriyle ders 
vermesi ile ilgili yayìn yapìlmasì menedilmiƒtir." (16 Aºustos 1956)

"Bazì sahne hareketlerinin müstehcen mahiyet arzettiºi ve 'strip-tease' adlì hareketin de memleket 
ahlakì, aile nizamì ve gençlik üzerinde zararlì tesirleri olduºu ar ve haya duygularìna dokunduºu 
ihbar edilmiƒ ve bu konuda tahkikat açìlmìƒtìr. Hazìrlìk soruƒturmalarìnìn sonuna kadar bu haberlerin 
yazìlmasì yasak edilmiƒtir" (9 Aralìk 1956). 

Sonraki yìllarda basìnla Demokrat Parti arasìndaki sürtüƒmeler alabildiºine arttì. Bir çok gazeteci 
mahkûm edilirken Demokrat Parti bir yandan kendisini destekleyen "besleme basìn" yaratmaya 
çalìƒìyor, öte yandan da muhalefet gazetelerine ilan ve kâºìt verdirtmemek yoluyla ekonomik 
baskìlara yöneliyordu.

Demokrat Parti iktidarìnìn sonlarìnda, 27 Nisan 1960 günlü kanunla kurulan Tahkikat Komisyonu, 
gazete ve dergileri kapatma, basìm ve daºìtìmlarìnì önleme, gazetecileri sorguya çekme yetkileriyle 
donatìldì. Ve kurulur kurulmaz çeƒitli illerdeki 12 gazete ve dergiyi basìmevleriyle birlikte kapattì, bir 
çok gazeteciyi sorguya çekti.


27 Mayìs'tan Günümüze

27 Mayìs 1960'ta iktidara gelen Milli Birlik Komitesi, cezaevlerindeki gazetecilerin hemen serbest 
bìrakìlmasìnì saºlamasìna raºmen. Bu kez de Demokrat Parti yanlìsì gazeteciler ve basìn üzerinde 
baskìlar yaƒandì. Komünist yayìnlar  ve kökten dinci yayìnlar üzerindeki baskìlar da devam etti. 
Ancak, kìsmen Neƒir  Yoluyla veya Radyo ile ÿƒlenen Cürümler Hakkìnda Kanun ile Basìn 
Kanunu'ndaki antidemokratik hükümlerden bazìlarìnì kaldìrdì. 1961 Anayasasì'na da basìna kìsmi 
özgürlük ve güvence getiren, sansürü yasaklayan maddeler konuldu (m.22,23,25). Ancak 12 Mart 
vb. kimi dönemlerde, bu hükümlerin kâºìt üzerinde kaldìºì görüldü.

Öte yandan, Basìn Kanunu'nun yabancì memleketlerde basìlmìƒ eserlerin Türkiye'ye sokulmasìnìn 
Bakanlar Kurulu kararì ile yasaklanabileceºini öngören 31. maddesi de bir tür sansür getirmiƒ ve bu 
hüküm uzun yìllar yürürlükte kalmìƒtìr. ÿƒin ilginç yanì, 21 Kasìm 1959 tarihli Bakanlar Kurulu 
kararìyla Doºu Bloku ülkelerinde çìkan tüm yayìnlarìn yasak edilmesi; ancak bu yasaklama kararìnìn 
(Tebliºler Dergisi, 11 Ocak 1960) Resmi Gazete'de yayìmlanmamìƒ, dolayìsìyla geçersiz kalmìƒ 
bulunmasìdìr.

Eski Baƒbakanlardan Bülent Ecevit, Çalìƒma Bakanì olarak görev aldìºì bir ÿnönü Kabinesi 
döneminde bu tür sansür kararlarìnìn nasìl çìktìºìnì 1 Mayìs 1966 tarihli Milliyet gazetesinde anlatmìƒ 
ve kimi örnekler vermiƒtir. Sözgelimi Express dergisinin yasaklanmasì istenen bir sayìsìnda 
"Komünizmi yeren bir yazì bulunmakla beraber, yazì ile ilgili kapak kompozisyonunda bir orak çekiç 
resmi varmìƒ. Bu sayìnìn sansür edilmesi Bakanlar Kurulu'ndan isteniyor." Ve "birtakìm küçük 
dünyalì memurlar, Üçüncü Karma Hükümete imzalatamadìklarì yasak kararlarìnì, belli ki âdeta hìnç 
almak istercesine, yeni hükümete sunmuƒ ve muratlarìna ermiƒlerdir."

Basìn Kanunu'nda yapìlan 1983 deºiƒiklikleri sìrasìnda söz konusu 31. maddenin ilk iki fìkrasì ƒu 
ƒekli almìƒtìr:
"Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüºüne, milli egemenliºine, Cumhuriyetin varlìºìna, 
milli güvenliºe, kamu düzenine, genel asayiƒe, kamu yararìna, genel ahlâka ve genel saºlìºa aykìrì 
olup yabancì memleketlerde çìkan basìlmìƒ eserlerin Türkiye'ye sokulmasì veya daºìtìlmasì Bakanlar 
Kurulu kararìyla yasaklanabilir.

Bu gibi basìlmìƒ eserlerin, Bakanlar Kurulu'ndan acele karar alìnmak üzere ÿçiƒleri Bakanlìºì'nca 
karardan evvel daºìtìlmalarì yasaklanabileceºi gibi, daºìtìlmìƒ olanlar da toplattìrìlabilir."

1982 Anayasasì basìnìn sansür edilemeyeceºi hükmünü getirmiƒ olmakla birlikte, gerek bu 
Anayasa'nìn 28.maddesini, gerek Basìn Kanunu'ndaki 1983 deºiƒikliklerini (ek maddeler 1, 2 ve 4) 
gözönüne alìrsak, "kanunun açìkça yetkili kìldìºì merci"ye (savcìlara) verilmiƒ basìlmìƒ eserlerin 
daºìtìmìnìn önlenmesi yetkisi de bir çeƒit sansür niteliºi taƒìmaktadìr.

Basìn sansürü konusunda söylenecek son söz ƒudur: Yayìnlarìn ön denetimi sorunu yalnìzca hukuki 
metinler çerçevesinde ele alìnamaz. Çeƒitli yollarla gerçekleƒtirilen "fiili" denetim, hatta  "otosansür" 
de, bütünsel açìdan, "sansür"ün kapsamìndadìr. Bu, aynì zamanda günümüzün çok-boyutlu bir 
sorunudur.UNESCO'nun "serbest haber akìƒì" konusu üzerindeki çalìƒmalar da, dünya çapìnda bir 
sansür sorununun varlìºìnì ortaya koymaktadìr.   

1961 Anayasasì'nìn, önce düƒünce ve kaanat hürriyetini güvence altìna alan, sonra da özellikle basìn 
ve yayìn alanìnda sansürü açìkça yasaklayan hükümleri vardì.
"Basìn hürdür, sansür edilemez." (m.22/1) "Gazete ve dergi çìkarìlmasì, önceden izin alma ve mali 
teminat ƒartìna baºlanamaz" (m.23/1), "Kitap ve broƒür yayìmì izne baºlì tutulamaz; sansür 
edilemez" (m24/1).

1961 Anayasasì'na göre basìn hürriyeti de sìnìrsìz deºildi. Öncelikle 1971 yìlìnda 1488 sayìlì kanunla 
yapìlan Anayasa deºiƒiklikleri, devletin ve milletin bütünlüºünü, milli güvenliºi koruma amacìyla ve 
kanunla yeni sìnìrlamalar getirebileceºini kabul etmiƒti. Çünkü olaylar, ülke bütünlüºünü, hürriyetçi 
demokratik hukuk devletini tehdit eder boyutlara ulaƒmìƒtì. Sìkìyönetime tekrar baƒvurmak gereºi 
duyulmuƒtu. Ama Anayasa'nìn öngördüºü olaºandìƒì rejim de artìk yeterli olmuyordu. 12 Eylül 1980 
harekâtìyla gelen "Anayasa üstü olaºandìƒì" yönetim iƒte bu geliƒmelerin sonucu oldu.

1982 Anayasasì, bu bakìmdan, basìn ve yayìnla ilgili hürriyetleri çok daha ayrìntìlì bir biçimde 
düzenlemiƒtir.Temel ilke gene basìn hürriyeti ve sansür yasaºìdìr (m.28). Ancak, ülke bütünlüºüne 
ve milli güvenliºe zarar verici, suç iƒlemeye, isyana teƒvik edici haber veya yazìlarìn yazìlmasì 
halinde, gecikmede sakìnca varsa yetkili idari makamìn kararìyla daºìtìm önlenebilir. Bu takdirde, 
durum süratle (en geç 24 saat içinde) yetkili hakime intikal ettirilecektir. 1982 Anayasasì'nìn 26 ve 
27'inci maddeleriyle de ifade özgürlüºü sìnìrlandìrìlmìƒtìr. 28'inci maddenin 2. Fìkrasìnda "Kanunla 
yasaklanmìƒ herhangi bir dilde yayìn yapìlamaz" denilerek Türkçe dìƒìndaki dillerle düƒünce ifade 
edilmesi yasaklanmìƒtìr. 
5680 sayìlì Basìn Yasasì yurtdìƒìnda basìlan yayìnlarìn yurda sokulmasìnì yasaklama yetkisi 
vermekte, Ek 1. Maddesi basìlì eserlerin 2 madde çeƒitli suçlardan dolayì bir yayìn organìnìn üç 
günden bir aya kadar kapatìlabileceºi; Ek 4. Madde de daºìtìmì engellenmiƒ ve yayìnlanmamìƒ da 
olsa bir suç unsuru bulunan yazìdan dolayì yargìlama yapìlabileceºini ön görmektedir. Ek 4. Madde 
düƒünceyi daha suça dönüƒmeden cezalandìrmaktadìr. 
TCY'nin 125, 127, 129, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 143, 145, 146, 147, 149, 153, 
154, 155, 158, 159, 160, 161, 162, 175, 178, 311, 312. Maddeleri düƒünceyi açìklama, propaganda, 
devletin iç ve dìƒ güvenliºi, suçu iƒlemeye tahrik, din özgürlüºü, devletin uluslararasì kiƒiliºine karƒì 
suçlar gibi konularda düƒünceye sìnìrlama getirmektedir.
Ayrìca 430 sayìlì yasa hükmünde kararname, Küçükleri Muzìr Neƒriyattan Koruma Yasasì, Polis 
Vazife ve Selahiyetleri Yasasì, 195 sayìlì Basìn ÿlan Kurumu Teƒkiline Dair Yasa, 657 Sayìlì Devlet 
Memurlarì Yasasì, 2854 Sayìlì Türkiye Radyo ve Televizyon Yasasì gibi yasa ve kararnamelerle 
düƒünce özgürlüºünü sìnìrlamaktadìr.
Yine TCY'nin 533, 534, 535 ve 536. Maddeleri de yayìncìlara ve afiƒ asanlara ceza hükümleri 
getirmektedir.
Atatürk'ü Koruma Yasasì da esas itibariyle düƒünce suçu yaratan bir yasadìr.
Global olarak mevzuatìmìzda düƒünce özgürlüºünü sìnìrlayan ya da baskì altìna alan yasalar ile; 
TMY, TCY, Askeri Ceza Yasasì vs. 152 yasa maddesi düƒünce özgürlüºünün önünde engel olarak 
durmaktadìr. 

Terörle Mücadele Yasasì

140, 141, 142 ve 163'üncü maddelerin kaldìrìlmasìna yönelik olarak hazìrlanan Terörle Mücadele 
Yasasì göstermelik bir iyileƒmeden öteye gidemedi. Terörle Mücadele Yasasì'nìn 8. Maddesinde 
deºiƒiklik yapìlmasìnì öngören yasa teklifi mecliste 27 Ekim günü yapìlan görüƒmeler sonucunda 
DYP ve CHP'ye üye milletvekillerinin oylarì ile kabul edildi. Deºiƒiklik Cumhurbaƒkanì Süleyman 
Demirel tarafìndan hemen onaylandì ve Resmi Gazete'nin 30 Ekim 1995 tarihli sayìsìnda 
yayìnlanarak yürürlüºe girdi. Yeni yasaya göre, o ana kadar yürürlükte olan yasa metninden 'hangi 
yöntem, maksat ve düƒünceyle olursa olsun' ibaresi çìkartìldì. 8. Madde uyarìnca verilecek hapis 
cezalarìnìn alt sìnìrì 2 yìldan 1 yìla, üst sìnìrì ise 5 yìldan 3 yìla indirildi. Ancak para cezalarìnìn 
miktarì önemli ölçüde arttìrìldì. Verilecek cezalarìn ertelenmesi ya da paraya çevrilebilmesi için 
mahkemelere takdir hakkì tanìndì. Takdir hakkìnìn, aynì suçun yeniden iƒlenmesi halinde 
kullanìlmamasì hükme baºlandì.

Yeni yasa ile 8. Madde uyarìnca mahkûm olan ya da yargìlananlara bir af getirilmedi. 8. Madde 
uyarìnca mahkûm olup cezasì kesinleƒenlerin (41'i cezaevinde olan  486 hükümlü) durumu, 
deºiƒikliºin yürürlüºe girdiºi tarihten sonraki bir ay içinde, deºiƒiklikler çerçevesinde, cezayì veren 
mahkemeler tarafìndan deºerlendirildi ve bir karara varìldì. Bu karar, verilen cezanìn kaldìrìlmasì, 
azaltìlmasì, ertelenmesi ya da paraya çevrilmesi ƒeklinde oldu. Cezasì kesinleƒmeyenler tekrar 
yargìlandì ve bu kiƒilerden tutuklu olanlarìn tutukluluk durumlarì gözden geçirildi, açìlan davalar 
devam etti.

Deºiƒiklik, ABD ile Avrupa Birliºi'ne üye ülkelerin yönetimlerine yönelik bir makyaj olmaktan öteye 
gidemedi. Yapìlan deºiƒikliºe karƒìn, o an cezaevinde bulunan cezasì kesinleƒmiƒ düƒünce 
suçlularìndan bir bölümü (örneºin: ÿsmail Beƒikçi, ÿbrahim Aksoy, Iƒìk Yurtçu, Recep Maraƒlì, Erdal 
Dalkìlìç, Naile Tuncer cezalarìnìn fazla olmasì, Fevzi Gerçek, Mustafa ÿslamoºlu ve Mahmut Kaçar 
ise baƒka bir madde uyarìnca mahkum olmalarì nedeniyle) serbest bìrakìlmadì. Ayrìca IHD tarafìndan 
1992 yìlì Aralìk ayìnda ÿstanbul'da düzenlenen mitingde yaptìºì konuƒma nedeniyle aldìºì 20 aylìk 
hapis cezasì kesinleƒen Avukat Eƒber Yaºmurdereli 8 Kasìm günü gözaltìna alìndì ve tutuklandì. 
Eƒber Yaºmurdereli 15 Aralìk günü hapis cezasì 10 aya indirilerek tahliye edildi.

Dìƒiƒleri Bakanlìºì tarafìndan 6 Aralìk günü yapìlan açìklamada "Terörle Mücadele Yasasì"nìn 8. 
Maddesinin deºiƒmesi üzerine, bu madde nedeni ile tutuklu ya da hükümlü olarak cezaevinde 
bulunan düƒünce suçlularìndan 130'unun tahliye edildiºi bildirildi. Açìklamada, söz konusu kiƒilerin 
deºiƒikliklerden ne ƒekilde yararlandìºì ve tahliye edilenlerden kaçìnìn serbest bìrakìldìºì belirtilmedi. 
Deºiƒiklik sonrasì serbest bìrakìlanlardan bazìlarìnìn adlarì ƒöyle: 
"Havaiƒ Sendikasì Genel Baƒkanì Atilay Ayçin, ÿHD ÿstanbul ×ubesi eski sekreteri Avukat Eren 
Keskin, Diyarbakìr eski Belediye Baƒkanì Mehdi Zana, Atìlìm Gazetesi Yazì ÿƒleri Müdürü Eylem 
Semint, Yayìncì Ünsal Öztürk (1996 yìlìnda cezaevine girdi), Yayìncì Mustafa Pala, ÿHD eski Genel 
Baƒkan Yardìmcìsì Avukat Sedat Aslantaƒ, Yayìncì Aydìn Doºan, Yazar Numan Baktaƒ, Sakine 
Kidan, Güzel Ak, Hüseyin Ebem, Hacì Güzel Bostan, Zülküf Karakoç, Hanife Yìldìrìm, ×ahin 
Günaydìn, Vedat Günaydìn, Süleyman Külter, Hamdiye Küçükkurt, Ziya Aslan, Nevaf Akbaƒ, 
Abdürrahim Ak, Selahattin Yìldìrmaz, Ali Özer, Pervin Saruhanlìoºlu, Seniye Çelik, Haƒim Dölek, 
Mehmet Sürer, Mehmet Aksöyek, Ekrem Kadìoºlu, Ahmet Erin, Mehmet Turan, Faraç Öndeƒ, 
Rìdvan Demircan ve Nesih Ateƒ."

Gazeteci yazar Yalçìn Küçük'e "Kürt Bahçesinde Sözleƒi" adlì kitabì nedeniyle verilen 2 yìl hapis 
cezasì "Terörle Mücadele Yasasì"nìn 8. Maddesinde yapìlan deºiƒiklik göz önüne alìnarak bir yìla 
indirildi. DGM'nin verdiºi karar uyarìnca Yalçìn Küçük'ün 250 milyon liralìk para cezasì 100 milyon 
liraya düƒürüldü. Verilen hapis cezasìnì paraya çevirmeyen ve ertelemeyen mahkeme heyeti, 
Fransa'da yaƒayan Yalçìn Küçük'ün gìyaben tutuklanmasìna karar verdi. Aynì davada kitabì 
yayìnlayan Baƒak Yayìnevi'nin sahibi Hikmet Koçak'a da 6 ay hapis ve 50 milyon lira para cezasì 
verildi. Hapis cezasì 900 bin liraya cevrildi ve ertelendi. 

Yazar Mehmet Bayrak'a "Kürt Halk Türküleri" adlì kitabì nedeniyle verilen ve Yargìtay tarafìndan 
onaylanan 2 yìl hapis cezasì "Terörle Mücadele Yasasì"nìn 8.maddesinde yapìlan deºiƒiklik göz 
önüne alìnarak 1 yìla indirildi. Ankara DGM tarafìndan verilen karar uyarìnca Mehmet Bayrak'ìn 
para cezasì da 100 milyon lira olarak belirlenip, verilen hapis cezasì paraya çevrilmedi ve 
ertelenmedi.

Gazeteci Oral Çalìƒlar'a "Öcalan ve Burkay'la Kürt sorunu" adlì kitabì nedeniyle "Terörle Mücadele 
Yasasì"nìn 8.maddesi uyarìnca verilen 2 yìl hapis ve 250 milyon lira para cezasì Yargìtay tarafìndan 
bozuldu.

Özgür Bilim Dergisi'nin Genel Yayìn Yönetmeni Medeni Ayhan, dergideki bir yazìsì nedeniyle 
"TMY"nin 8. maddesi uyarìnca yargìlandìºì davada 2 yìl hapis ve 550 milyon lira para cezasìna 
mahkum oldu. 

Pir Sultan Abdal dergisinin 1993 yìlì Aºustos ayìnda çìkan özel sayìsìndaki yazìlarì nedeniyle 
TMY'nin 8. Maddesi uyarìnca yargìlanan ÿbrahim Halit Elçi ve Kemal Altìntaƒ adlì iki siyasi tutuklu 
birer yìl hapis ve 100'er milyon lira para cezasìna mahkum oldu. Derginin yazì iƒleri müdürü Metin 
Kuzugüdenlioºlu'na 6 ay hapis ve 50 milyon lira para cezasì verildi, sahibi Murtaza Demir de 100 
milyon lira para cezasìna çarptìrìldì.

Belge yayìnevinin sorumlusu Ayƒenur Zarakulu, Yaƒar Kaya'nìn "Gündem Yazìlarì" adlì kitabì 
nedeniyle yargìlandìºì davada TMY'nin 8. maddesi uyarìnca 6 ay hapis ve 50 milyon lira para 
cezasìna mahkum oldu. 
Düƒünceyi engelleyen yasalar sadece Kürt ve sol muhaliflere deºil, kökten dinci kesimlere, müslüman 
muhaliflere  de uygulanmaktadìr.
Nurcu tarikatlardan Aczmendiler inançlarìna ve düƒüncelerine göre giyinip kuƒandìklarì için çeƒitli 
baskìlara uºramìƒlardìr.
Zaman gazetesi yazarì ÿsmail Hekimoºlu düƒüncelerinden dolayì cezaevinde yatmìƒtìr.
Selam gazetesi yazarì Mehmet Pamak bir yazìsì nedeniyle 312. Maddeden 1 yìl 8 ay hapse 
çarptìrìlmìƒ, daha sonra cezasì ertelenmiƒtir. 'Meczup' olarak nitelendirilen Mahmut Kaçar barìƒçìl 
bir gösteriden dolayì 4 yìl 6 ay aºìr hapis cezasìna mahkum edilmiƒtir. UAÖ Mahmut Kaçar'ì 
'düƒünce suçlusu' ilan etmiƒtir. Eski Parlamenterden Hasan Mezarcì Atatürk ile ilgili 
düƒüncelerinden dolayì ceza almìƒtìr. 
Yazar-gazeteci Nurettin ×irin afiƒten dolayì 17 seneyi aƒkìn hapis cezasìna çarptìrìlmìƒtìr. 
Eski bakan ve milletvekillerinden Hasan Celal Güzel hakkìnda Genelkurmay'ìn ihbarì ile TCK 
159'uncu maddeden dolayì bir çok dava açìlmìƒtìr. 
1997 yìlì Mayìs-Kasìm ayì arasìnda; 607 kiƒi baƒörtüsü yasaºì baskìsìna maruz kalmìƒ; 230 kiƒi Sarìk 
ve cübbe giydikleri gerekçesiyle gözaltìna alìnmìƒ;  15 kiƒi  ibadet nedeniyle iƒten atìlmìƒ; 15 kiƒi 
Resmi ve askeri kurumlarda inançlarì nedeniyle baskìya uºramìƒ;  58 kiƒi zikir ve toplantì 
gerekçesiyle gözaltìna alìnmìƒtìr. 
Anti-militaristler hakkìnda TCK 155'inci maddeden dolayì Genelkurmay Askeri Mahkemelerinde 
aralarìnda Mehmet Ali Birand'ìn, Televizyoncu Cemal Arman'ìn Ali Tevfik Berber'in ve Erhan 
Akyìldìz'ìn da bulunduºu 500 civarìnda sivil son 4 yìl içinde askeri mahkemeye sanìk olarak 
çìkmìƒlardìr.
Sadece Haziran ayìnda 161 subay; aralìk ayìnda ise 55 subay dini düƒüncelerinden dolayì ordudan 
atìlmìƒtìr. Üstelik bu raporlara yargì yolu tìkalìdìr.
39 tiyatrocu Haziran ayìnda tutuklanmìƒtìr. Basìlan Kur'an Kursu 600'e yaklaƒmìƒ, kapatìlan Kur'an 
Kursu ise 350'ye ulaƒmìƒtìr. Türban nedeniyle birçok fakültede kayìtlar engellenmiƒtir. 


Ölenler, Ortadan Kaybolanlar

1992 ve 1993 yìllarìnda basìna yönelik saldìrìlar açìsìndan ön plana çìkan ve "dünyanìn en çok 
gazeteci öldürülen ülkesi" sìfatìnì kazanan, 1994 yìlìnda da benzer olaylara tanìk olan Türkiye'de, 
1995 yìlìnda 1 gazeteci öldürüldü. Batman'da 22 Aºustos günü polis tarafìndan gözaltìna alìnan Yeni 
Politika gazetesinin Batman muhabirlerinden Safyettin Tepe sorgulandìºì Bitlis Emniyet 
Müdürlüºü'nde 29 Aºustos günü öldü. Polis yetkilileri "Safyettin Tepe'nin fanila ile kendini hücre 
kapìsìndaki mazgal demirine asarak intihar ettiºini" öne sürdüler.  

1995 yìlìnda, son beƒ yìlda öldürülen gazeteci katil ya da katillerinin bulunmasì ve bu cinayetlerin 
aydìnlatìlmasì için ciddi bir çaba gösterilmedi. Cinayetlere yaklaƒìm hep gayri ciddi oldu. Tesadüf 
sonucu ele geçen bazì militanlarìn sorgulanmasì ya da üzerlerinde yakalanan silahlarìn  incelenmesi 
sonucunda elde edilen ipuçlarì gereºi gibi deºerlendirilmedi. Zaman zaman polis açìklamalarìnda yer 
alan "öldürülen gazetecilerden bazìlarìnìn katillerinin yakalandìºìna" dair bilgiler (Çetin Emeç, Turan 
Dursun, Halit Gürgen ve Namìk Tarancì'nìn öldürülmesi ile ilgili) ya da açìlan davalar, cinayetleri 
açìºa kavuƒturmadì. 

Gazeteci Uºur Mumcu'nun öldürülmesinden sonra yaƒanan olaylar, öldürülen gazeteciler ve faili 
meçhul cinayetler konusundaki gayri ciddi yaklaƒìmìn en çarpìcì örneºini oluƒturdu. 24 Ocak 1993 
tarihinde bombalì bir saldìrì sonucunda yaƒamìnì yitiren Uºur Mumcu'nun katilleri, saldìrìnìn 
üzerinden üç yìl geçmesine raºmen ortaya çìkartìlmadì. Katillerin ortaya çìkartìlmasì bir yana, yapìlan 
soruƒturmada ilerleme bile saºlanamadì. Uºur Mumcu'nun öldürülmesinden sonra Meclis bünyesinde 
oluƒturulan Faili Meçhul Cinayetleri Araƒtìrma Komisyonu da bir sonuca ulaƒamadì. Komisyon 
Baƒkanì Sadìk Avundukluoºlu, Uºur Mumcu cinayeti ile ilgili bilgi almakta zorlandìklarìnì ve 
önlerine sürekli engeller çìkartìldìºìnì söyledi. 


Basìna ve gazetecilere yönelik saldìrìlar

1995 yìlìnda basìn kuruluƒlarì, basìn örgütleri gazeteciler, yazarlar sìk sìk deºiƒik çevrelerden gelen 
saldìrìlara maruz kaldì. Bu saldìrìlarìn önemli bölümü kamu ya da güvenlik görevlileri tarafìndan 
düzenlendi. TÿHV'nin belirlemelerine göre, 1995 yìlìnda 31 ayrì olayda toplam 56 gazeteci, görev 
yaptìklarì sìrada kamu ya da güvenlik görevlilerinin tekmeli, küfürlü, coplu ve benzeri saldìrìlarì ile 
karƒìlaƒtì. (1991 yìlìna 24 olayda 52, 1992 yìlìnda 26 olayda 56, 1993 yìlìnda 33 olayda 52, 1994 
yìlìnda 34 olayda 76 gazeteci saldìrìya uºramìƒtì). Bunun yanì sìra çok sayìda gazeteci gözaltìna 
alìndì, tutuklandì. Gazetecilere ve basìn kuruluƒlarìna yönelik bombalì - silahlì saldìrìlar oldu. Basìna 
yönelik baskì ve saldìrìlar, muhalif, resmi ideolojiye ve tabulara karƒì çìkan, radikal görüƒler savunan 
dergi ve gazetelerle buralarda görev yapanlar üzerinde yoºunlaƒtì.


Özgür Ülke - Yeni Politika: 1995 yìlìnda en yoºun baskì ve saldìrìya, yayìn politikasì aºìrlìklì olarak 
Kürt sorununa yönelik olan Özgür Ülke gazetesi ile Özgür Ülke gazetesinin kapatìlmasì üzerine 
yayìn hayatìna baƒlayan Yeni Politika gazetesi maruz kaldì. Özgür Ülke gazetesi ilk sayìsì 30 Mayìs 
1992 tarihinde çìkan ve 20 Nisan 1994 tarihinde kapatìlan Özgür Gündem gazetesinin ardìndan 28 
Nisan 1994 tarihinde yayìnlanmaya baƒlamìƒtìr. Özgür Ülke gazetesine yönelik en önemli saldìrì 3 
Aralìk 1994 tarihinde meydana geldi. Gazetenin ÿstanbul Kadìrga'daki merkezi ve Caºaloºlu'ndaki 
bürosu ile Ankara bürosuna sabaha karƒì "kimliklerinin belirsiz olduºu" öne sürülen kiƒiler tarafìndan 
bombalì saldìrìlar düzenlendi. Ersin Yìldìz adlì kiƒinin öldüºü, 25 kiƒinin de yaralandìºì saldìrìlarìn 
sorumluluºunu "resmen" üstlenen olmadì. Cumhurbaƒkanì, ÿçiƒleri Baƒkanì, ÿstanbul Valisi ve 
ÿstanbul Emniyet Müdürü baƒta olmak üzere pek çok yetkili, bombalì saldìrìlarì yapanlarìn 
bulunacaºìnì öne sürdü. Özgür Ülke gazetesine yönelik bombalì saldìrìlarìn, dönemin Baƒbakanì 
Tansu Çiller'in muhalif yayìn organlarìna karƒì sert ve etkili önlemler alìnmasìnì isteyen 30 Kasìm 
1994 tarihli genelgesinin hemen sonrasìna rastlamasì dikkat çekti. Üzerinde "gizli" notu bulunan 
genelge ƒöyle: Baƒta Özgür Ülke olmak üzere, bölücü ve yìkìcì örgütlere destek verecek ƒekilde 
yayìn yapan yaìn organlarìnìn faaliyetleri son günlerde devletin bekasìna ve manevi deºerlerine açìkça 
saldìrì ƒekline dönüƒmüƒtür. Demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye'nin hür basìn anlayìƒì 
konusundaki engin hoƒgörüsünün son günlerde adì geçen yayìn organlarìnca büyük ölçüde istismar 
edildiºi, yasalarìn çiºnendiºi ve terör örgütünün adeta yasal kuruluƒ durumuna sokulmaya çalìƒìldìºì 
deºerlendirilmektedir. Bu durum, saºduyulu, vatansever yurttaƒlarìmìzì ve kamuoyunu rahatsìz eden 
boyuta ulaƒmìƒtìr. Vatanìn ve milletin bölünmez bütünlüºüne yönelik bu önemli tehtidin bertaraf 
edilmesi amacìyla Adalet Bakanlìºì tarafìndan; bu tip yayìn yapan organlarìn tespit ve yayìnlarìnìn 
takip edilmesi bu kadar suç duyurusu olmasìna raºmen hukuken etkili bir ƒey yapìlmamasìnìn 
nedenlerinin belirlenerek, giderici önlemler alìnmasìnì, devletin bekasìna yönelik açìkça bölücülük 
yapan ve terör örgütüne destek veren bu tür yayìn organlarì ile etkin mücadele edecek yöntemlerin 
tespit edilmesi maksadìyla derhal bir çalìƒma yapìlarak belirlenen yöntemlerin kìsa sürede yürürlüºe 
konmasì için gereºinin yapìlmasìnì rica ederim. Genelge, gereºi için Adalet Bakanlìºì'na, bilgi için de 
ÿçiƒleri Bakanlìºì, Dìƒiƒleri Bakanlìºì, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliºi, Baƒbakanlìk Askeri 
Danìƒmanlìºì ile Basìn, Yayìn ve Enformasyon Genel Müdürlüºüne gönderildi.

Özgür Ülke gazetesinin yayìmì ÿstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2 ×ubat'ta aldìºì bir kararla 
durduruldu. Bu karar, "Özgür Ülke gazetesinin, verilen kesinleƒmiƒ kapatma kararlarìnìn 14 Nisan 
1994 tarihinden itibaren uygulamaya sokulmasì üzerine yayìmìna son veren Özgür Gündem 
gazetesinin devamì olduºu" gerekçesi ile alìndì. 

Özgür Ülke gazetesinin kapatìlmasìndan sonra 13 Nisan günü Yeni Politika gazetesi yayìma baƒladì. 
Yeni Politika gazetesi de tìpkì diºer muhalif gazete ve dergiler gibi devlet baskìsìyla karƒìlaƒtì. Bu 
gazete için de toplatma kararlarì çìkartìldì, sansürlendi.

Gazete yöneticilerinden Çelebi Yavuz gazetenin basìn öyküsünü ƒöyle anlatìr:
"Gazetenin basìldìºì matbaada sürekli polis bekliyor. Polisler ilk baskì çìkar çìkmaz gazeteyi alìp 
götürüyor. Bir saat sonra toplatma kararì geliyor. Gazeteden toplatma kararì verilmesine gerekçe 
gösterilen bölümleri çìkartìyoruz. Çìkartìlan bölümlere 'sansürlüdür' ibaresi düƒülerek, söz konusu 
yazì ya da haberin, toplatma gerekçesi yapìldìºì için yayìmlanamadìºì belirtiliyor. ÿkinci baskì saat 
22.00 sìralarìnda bitiyor. Polisler tekrar gazeteye geliyor. Bazen ikinci baskì üzerinde 'Biz bunlarì 
görmemiƒtik' denilip yeniden sansür yapìlìyor. Bu nedenle beƒ baskì yaptìºìmìz günler oluyor. Bu 
durum daºìtìmì kaçìrmamìza neden oluyor. Gazete pek çok yere gidemiyor."

Yeni Politika gazetesinin yayìmì, 17 Temmuz günü ÿstanbul DGM'nin yaptìºì suç duyurusu üzerine 
16 Aºustos günü ÿstanbul 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin aldìºì kararla durduruldu. 

Yeni Politika gazetesinin 17 Aºustos günü çìkan son sayìsìnda, "yayìn durdurma kararìnì" isteyen 
savcì ve kararì veren hakim ve gazete avukatìnìn yaptìºì bir söyleƒi yayìmlandì.Verilen kararìn 
hukuktan yoksunluºunu ve siyasiliºini tartìƒmasìz bir biçimde ortaya koyan söyleƒi ƒöyle:

Avukat: 	Deliller yeterli deºil,buna dayanarak yapìlan hukuki deºil.
Savcì: 	Devlet bu gazetenin çìkmasìnì istemiyor.ÿtiraz etmeniz halinde bile sonuç deºiƒmeyecektir. 
Olay her ne kadar toplatma kararì ise de fiilen kapatmadìr.
Avukat:  	Sadece bu deliller nasìl bir toplatma gerekçesi olabilir?
Savcì:  	Siz de diºer gazeteler gibi yayìn yapìn.
Avukat:  	Biz de çìplak kadìn resimleri mi yayìnlayalìm? Tencere, tava mì verelim? Gazetecilik 
yapmayalìm mì?
Savcì:  	Cumhuriyet gibi gazete çìkarabilirsiniz. Cumhuriyet promosyon da yapmìyor.

(...)

Hakim:  	Size uygulanan sansürü yanlìƒ buluyorum. Hiç bir zaman onaylamadìm. Hatta 
nöbetim sìrasìnda gelen toplatma taleplerini reddettim. Benim yapabileceºim hiç bir ƒey yoktur. Bu 
kararì reddetmem halinde kesinlikle sürüleceºimi biliyorum. ÿtiraz etseniz bile Asliye Ceza 
Mahkemesi bunu reddedecektir. Türkiye'de baºìmsìz yargì ve yargìç güvencesi yoktur.Aksi tavìr 
sürülme nedenidir.11 yìllìk meslek hayatìmda bu tür hak ihlallerine karƒì çìktìºìm için sürgün hayatì 
yaƒìyordum. Birinci sìnìf hakim olmama raºmen daha altì aydìr ÿstanbul'dayìm.

Avukat:  	ÿtiraz edeceºiz.
Savcì:	Karar deºiƒmez. Gazeteyi ÿstanbul'da deºil de Ankara'da çìkarìn.
Avukat:  	Ankara'da da Nusret Demiral var.
Savcì:	En büyük düƒmanìnìz da orada zaten.


Evrensel: 	Özgür Ülke ve Yeni Politika gazeteleri kadar olmasa bile yoºun baskì ve saldìrì ile 
karƒìlaƒan gazetelerden biri de Evrensel gazetesi oldu. 1996 yìlì Aºustos ayì sonuna kadar çìkan 
sayìlarìnìn 33'ü toplatìldì. Gazetede yayìmlanan haber, yazì, ilan ve karikatürler nedeniyle toplam 65 
dava açìldì, bu davalardan 17'si beraatle, 9'u mahkumiyetle sona erdi.Gazete hakkìndaki kapatma 
cezalarìnìn toplamì 125 gün oldu. 8 Ocak 1996 tarihinde ÿstanbul'da yapìlan bir cenaze töreni 
sìrasìnde gözaltìna alìnan Metin Göktepe de polisler tarafìndan dövülerek öldürüldü.
Evrensel gazetesinin çeƒitli illerdeki muhabirlari polisler ve belediye görevlileri tarafìndan saldìrìya 
uºradì. ÿstanbul muhabirlerinden Haƒim Demir de 1 Aralìk akƒamì kendilerini "polis" olarak tanìtan 
silahlì kiƒiler tarafìndan arabaya bindirilerek kaçìrìlmak istendi.

Atìlìm:		Yoºun baskì ile karƒìlaƒan bir diºer yayìn organì da haftalìk Atìlìm gazetesi oldu. ÿlk 
sayìsì 8 Ekim 1994 tarihinde yayìmlanan gazetenin 1995 yìlì sonuna kadar çìkan 64 sayìsìndan 63'ü 
(50'si 1995 yìlìnda) ÿstanbul DGM ve ÿstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi tarafìndan toplatìldì.

Kurtuluƒ:	Hakkìndaki kapatma kararlarì peƒpeƒe onaylanan Mücadele dergisinin yayìmìnì 
durdurmasìndan (1992 yìlìnda çìkan Mücadele dergisi, toplam 5 ay 5 günlük 7 ayrì kapatma 
cezasìnìn 1994 tarihinden itibaren peƒpeƒe uygulamaya sokulmasì üzerine yayìnlanamaz olmuƒtu.) 
sonra çìkan Kurtuluƒ dergisi de 1995 yìlìnda yoºun baskìyla karƒìlaƒan yayìn organlarìndan biri oldu. 
Kurtuluƒ dergisinin 28 Ocak günü çìkan ilk sayìsì ÿstanbul DGM ile ÿstanbul 1. Sulh Ceza 
Mahkemesi tarafìndan ayrì ayrì toplatìldì. Kurtuluƒ dergisi hakkìndaki toplatma kararlarì daha sonra 
da devam etti ve derginin bütün sayìlarì toplatìldì. Toplatma kararlarìnìn önemli bölümü, baƒta 6. 
Madde olmak üzere " Terörle Mücadele Yasasì" uyarìnca verildi.

Alìnteri:		15 günde bir yayìmlanan Alìnteri gazetesinin 1993 yìlì Ekim ayìndan 31 Ekim 
1995 tarihine kadar çìkan 59 sayìsìndan 39'u toplatìldì. Gazetede yayìmlanan yazì, fotoºraf ve 
haberlerle ilgili olarak 54 dava açìldì, bu davalardan 2'si beraatle, 5'i mahkumiyetle sonuçlandì. 
Sonuçlanan davalarda verilen hapis cezalarìnìn toplamì 5 yìl 10 ay'ì  para cezalarìnìn toplamì ise 333 
milyon 500 bin lirayì buldu. Gazete kakkìndaki kapatma cezalarìnìn toplamì 4 ay 27 gün oldu.
Bunlarìn dìƒìnda Denge Azadi gazetesinin Adana bürosu, Ocak ve ×ubat aylarìnda 7 kez polis 
tarafìndan basìldì.Yunanistan'da yayìmlanan "Adesmeftos Typos" adlì gazetenin muhabiri Yiannis 
Kokinidis ile tercümanì Mihail Girmis 27 ×ubat akƒamì Diyarbakìr'da gözaltìna alìndì.Türkiye'nin 
Kuzey Irak'ta sürdürdüºü askeri harekatì izlemek üzere Diyarbakìr'da bulunan Leana Reikko ve 
ÿletom Kankonen adlì iki Finlandiyalì gazeteci, 4 Nisan günü gözaltìna alìndì.

Yukarìdaki iç karatìcì örnekleri daha da fazlalaƒtìrmak mümkündür. 


Cezaevindeki düƒünce suçlularì

1995 yìlìnda, yazdìklarì yazì/kitap, yaptìklarì konuƒma ya da siyasal faaliyetleri nedeniyle 
cezaevlerinde bulunanlarìn sayìsì hep 100'ün üstünde oldu. TÿHV'nin belirlemelerine göre; 1995 
yìlìnda düƒünceleri nedeniyle tutuklu ya da hükümlü olarak cezaevine  girenlerin sayìsì 149'a ulaƒtì. 
Düƒünceleri nedeniyle cezaevine girenlerin dökümü ƒöyle:


1995 Yìlì ÿnsan Haklarì ÿhlalleri Raporu:

Kapatìlan dernek, sendika ve yayìn organì:			100
Basìlan dernek, sendika ve yayìn organì:			173
Gözaltìna alìnan basìn emekçileri:				461
Toplatìlan yayìn:						304
ÿstenen hapis ve para cezalarì: 1712 yìl 7 ay hapis 4 milyar 813 milyon lira para cezasì 
Verilen hapis ve para cezalarì: 172 yìl 8 ay hapis, 17 milyar 688 milyon 911 bin lira         
				  para cezasì
Cezaevinde bulunan düƒünce suçlularì:      			121


Hükümlüler

1995 yìlìnda yazìlarì veya konuƒmalarì nedeniyle aldìklarì hapis ve para cezalarì kesinleƒtiºi için 
cezaevine giren düƒünce suçlusu hükümlülerin sayìsì 14 oldu. Bu sayìya 1993 ya da 1994 yìlìnda 
cezaevine giren ve 1995 yìlìnìn tümünü ya da bir bölümünü cezaevinde geçiren 32 hükümlü 
eklendiºinde düƒünce suçlusu hükümlülerin sayìsì 46'ya ulaƒtì. Bu kiƒilerin önemli bölümünü gazeteci 
ve yazarlar oluƒturdu.


Verilen Cezalar, Yargìlananlar

Baƒta ÿstanbul DGM'de olmak üzere, açìlan basìn davalarìndan bir bölümü, daha önceki yìllarda 
olduºu gibi 1995 yìlìnda da gazeteci, yazar, yayìn sorumlusu, demokratik kitle örgütü yöneticisi ve 
siyasetçilere çeƒitli hapis ve para cezalarì verilmesiyle sonuçlandì. Bu davalarda gazeteci ya da 
yazarlara verilen hapis cezalarìnìn toplamì 107 yìl 6 ay'a, para cezalarìnìn toplamì ise 7 milyar 620 
milyon liraya ulaƒtì. 1992 yìlìnda sonuçlanan basìn davalarìnda verilen hapis cezalarìnìn toplamì 25 yìl 
11 ay 15 gün, para cezalarìnìn toplamì ise 5 milyar 976 milyon lira, 1993 yìlìnda sonuçlanan basìn 
davalarìnda verilen hapis cezalarìnìn toplamì 165 yìl 3 ay 10 gün, para cezalarìnìn toplamì ise 38 
milyar 267 milyon lira, 1994 yìlìnda sonuçlanan basìn davalarìnda verilen hapis cezalarìnìn toplamì 
448 yìl 6 ay 25 gün, para cezalarìnìn toplamì ise 71 milyar 614 milyon lira olmuƒtu.


Yargìlamalar ve soruƒturmalar

1995 yìlìnda, daha önceki yìllarda olduºu gibi, gazeteci ve yazarlar hakkìnda açìlan çok sayìda 
soruƒturma ya da davaya tanìk olundu. Yargìlananlar hakkìnda istenen hapis ve para cezalarìnìn 
toplamì astronomik rakamlara ulaƒtì. DGM'lerde görülen davalar içinde düƒünce ve basìn 
özgürlüºüne iliƒkin olanlar önemli yer tuttu. Bu davalarìn büyük bölümü ÿstanbul DGM'de açìldì.


Toplatìlan ve Kapatìlan Yayìnlar

Son yìllarda pek çok yetkilinin sìk sìk yinelediºi "yasak yayìn uygulamasìna son verilmiƒtir" 
ƒeklindeki açìklamalara karƒìn, kitap, dergi ve benzeri yayìnlar hakkìnda toplatma kararlarì 
verilmesine devam edildi. 1995 yìlìnda 504 gazete ve dergi ile 28 kitap hakkìnda toplatma kararì 
verildi. (1991 yìlìnda 121 gazete ve dergi ile 29 kitap, 1992 yìlìnda 189 gazete ve dergi ile 20 kitap, 
1993 yìlìnda 425 gazete ve dergi ile 29 kitap, 1994 yìlìnda da 961 gazete ve dergi ile 37 kitap 
toplatìlmìƒtì.) Toplatma kararlarìnìn büyük bölümü TMY'nìn 6. ve 8. Maddeleri uyarìnca alìndì. Türk 
Ceza Yasasì'nìn 155. ve 312. maddeleri de toplatma kararlarì için gösterilen gerekçeler arasìnda 
önemli yer tuttu.

Toplatma kararlarì resmi ideolojiye aykìrì yayìn yapan, düzeni ve siyasi iktidarì hedef alan muhalif 
yayìn organlarì üzerinde yoºunlaƒtì. Bu tür yayìn organlarìnìn hemen hemen bütün sayìlarì toplatìldì. 
Örneºin: Özgür Ülke gazetesinin 35, Kurtuluƒ Dergisi'nin 46 ve Roj gazetesinin 23 sayìsìnìn tümü ile 
Yeni Politika gazetesinin 126 sayìsìndan 117'si, Atìlìm gazetesinin 51 sayìsìndan 50'si, Evrensel 
gazetesinin 207 sayìsìndan 17'si, Rohahi gazetesinin de 34 sayìsìndan 33'ü hakkìnda toplatma kararì 
verildi.

Toplatma kararì verilirken, kimi zaman birbirinden komik ve ilginç gerekçeler gösterildi. Örneºin: 
ÿstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi, 20 Mart günü verdiºi bir kararla, Atìlìm gazetesinin 13. Özel 
sayìsìnì "halkìn yasalara karƒì itaatsizliºe kìƒkìrtìldìºì ve yasalarìn suç saydìºì fiillerin övüldüºü" 
iddiasìyla toplatìldì. Bu durum üzerine Atìlìm gazetesinden yapìlan açìklamada, "karar bir skandaldìr. 
Çünkü gazetemizin 13. Özel sayìsì henüz çìkmamìƒtìr. En son çìkan özel sayìmìzìn numarasì 12'dir. 
Ancak savcìlar, henüz çìkmayan bir sayìmìzda suç iƒlenebileceºini düƒünmüƒ olmalìlar ki, toplatma 
kararì çìkarttìrmak istemiƒler. Bu da verilen kararlarìn hiçbir yasaya uymadan, belgeler incelemeden, 
tamamen keyfi yöntemlerle alìndìºìnì gösteriyor" denildi.






Kapatìlan Yayìnlar

1993 yìlìnìn son 3 ay'ìnda, ÿstanbul'da DGM'de görülen basìn davalarìnda, yürürlüºe girdikten sonra 
uzun bir süre uygulanmayan bir yasa hükmünün (basìn yasasìna 10 Kasìm 1983 tarihinde eklenen ek 
2. maddeye) uygulamaya sokulmasìyla gündeme gelen kapatma cezalarì, 1994 yìlìnda olduºu gibi 
1995 yìlìnda da devam etti. Bu uygulama sonucunda bazì yayìn organlarìnìn üç gün ile bir ay 
arasìnda deºiƒen süreler için kapatìlmasì kararlaƒtìrìldì. TÿHV'nìn belirlemelerine göre, 1995 yìlìnda 
mahkûmiyeti karar verilerek sonuçlandìrìlan basìn davalarìndan 101'inde 19 yayìna toplam 67 ay 24 
gün kapatma cezasì (1993 yìlìnda 21 davada 13 dergi ve gazeteye toplam 15 ay 6 günlük, 1994 
yìlìnda da 91 davada 24 dergi ve gazeteye 62 ay 2 günlük kapatma cezasì) verildi. Kapatma 
kararlarìnìn bir bölümü de Yargìtay tarafìndan onaylanarak hìzla uygulamaya sokuldu. Bu nedenle 
pek çok yayìn organì, yayìmìna uzun süre ara vermek ya da yayìmìnì tamamen durdurmak zorunda 
kaldì.


1996 Yìlì ÿnsan Haklarì ÿhlalleri Raporu ise ƒöyledir:

Öldürülen gazeteci, daºìtìmcì: 				3
Güvenlik güçleri tarafìndan basìlan dernek, sendika,                  
basìn yayìn organì:						134
Kapatìlan dernek, sendika, basìn yayìn organì			132
Gözaltìna alìnan basìn emekçileri:				421
Toplatìlan gazete, dergi sayìsì:				195
Gazeteci-Yazarlara verilen hapis cezalarì:			173 yìl 10 ay
Gazeteci-Yazarlara verilen para cezasì:			9.974.600.000 T.L.
Gazeteci-yazarlara istenen hapis cezasì:			1856 yìl 4 ay
Gazeteci-yazarlara istenen para cezasì:			4.125.000.000 T.L.
Cezaevinde bulunan düƒünce suçlusu:				140


Radyo ve Televizyonlar

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yìllarìnda, 21 ×ubat 1924 tarihli ve 406 sayìlì Telgraf ve Telefon Kanunu 
hükümlerinden yararlanìlarak, "Türk Telsiz Telefon Anonim ×irketi" kurulmuƒtu. PTT adìna radyo 
yayìnlarì yapan ƒirket, sermaye yetersizliºi ve teknik olanaksìzlìklar nedeniyle  baƒarìlì olamadì. 1936 
yìlìnda, radyo yayìnlarì doºrudan doºruya PTT'ye bìrakìldì. 19 Haziran 1937 tarihli ve 3222 sayìlì 
Telsiz Kanunu ise, elektromanyetik her nevi resim, iƒaret ve sesleri vermeye ve almaya yarayan bütün 
telsiz tesisatì ve iƒletmesini devletin tekeline verdi. Özel kiƒilere ve kurumlara bu konuda izin 
verilmeyeceºi hükme baºlandì.

Sansür, esas itibariyle, kiƒilerin kamu makamlarìyla iliƒkileri açìsìndan önem ve anlam taƒìdìºì için 
zaten idare içinde yer alan bir radyonun, sonra da televizyonun sansürü deºil, olsa olsa iç denetimi 
söz konusu edebilirdi. Ancak, özellikle 1954-1960 arasìnda Radyonun iktidar partisinin aracì ve sesi 
haline getirilmesine bir tepki olmak üzere, 1961 Anayasasì özerk bir Türkiye Radyo Televizyon 
kurulmasìnì öngördü. Bu kurum, Anayasaya aykìrì olmamak kaydì ile, her türlü siyasi görüƒe, karƒìt 
düƒüncelere yer verecekti. Ne var ki, 1961-1980 yìllarìnda Türk siyasi hayatìnìn en çok tartìƒìlan biri 
olan TRT, 1971'de yapìlan Anayasa deºiƒiklikleri sìrasìnda özerkliºini kaybederek sadece "tarafsìz" 
hale getirildi.TRT, hükümet bildirilerini ve hükümet adìna yapìlacak konuƒmalarì yayìnlamak 
zorundadìr. Siyasi partilerin bu yayìnlara karƒì cevap hakkì vardìr ancak, cevap hakkìnìn 
kullanìlabilmesi, TRT Siyasi Yayìnlar Hakem Kurulu'nun bu yoldaki istemi kabulune baºlìdìr. 
TBMM'deki görüƒmelerin canlì olarak yayìnì halinde, siyasi parti gruplarìnìn görüƒleri de hükümet 
adìna yapìlan konuƒmalar gibi yayìnlanacaktìr.


TRT, Türkiye'nin dìƒ iliƒkileri ile ilgili yayìnlarda Dìƒiƒleri Bakanlìºì'nìn görüƒlerini dikkate almak 
zorundadìr.

Milli Güvenlik açìkça gerekli kìlìyorsa, Baƒbakanìn veya görevlendirebileceºi bir bakanìn yayìn 
yasaºì koyma yetkisi vardìr. Tabii bu genel deºil, sadece belli bir yayìna veya habere iliƒkin bir 
yetkidir.

Son üç beƒ yìlda Türkiye'nin gündemine giren özel radyo ve televizyonlar, 1995 yìlìnda daha önceki 
yìllara göre artan bir biçimde baskìlara maruz kaldì, Radyo ve televizyonlara baskì konusunda, 
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), hep ön planda oldu. RTÜK, faaliyete baƒladìºì tarihten 1996 
baƒìna kadar geçen sürede 104 radyo ve televizyona uyarì cezasì (71'i 1995 yìlìnda). Aynì sürede 14 
televizyona da (tümü 1995 yìlìnda) yayìn durdurma cezasì uygulamasìnì kararlaƒtìrdì. Bu kararlardan 
9'u 1995 yìlìnda 2'si de 1996 yìlì Ocak ayìnda uygulandì. 3 yayìn durdurma cezasì ise mahkeme 
kararì ile iptal edildi. Biri Türkiye genelinde, diºeri de yerel düzeyde yayìn yapan 2 radyo da RTÜK 
kararì ile 1'er gün kapatìldì. ÿstanbul Gazi Mahallesi'ndeki olaylarì veriƒ biçimleri nedeni ile Kanal D 
ve HBB televizyonlarì ile 3'ü Mersin'de 2'si de ÿstanbul'da yayìn yapan 5 radyoya RTÜK tarafìndan 
uyarì cezasì verildi.

1995 yìlìnda faaliyete geçen MED TV'nin yayìnlarìnì izleyen ya da izleyecekleri varsayìlanlar da 
çeƒitli baskìlarla karƒì karƒìya kaldì. MED TV yayìnlarìnìn yapìlan tüm diplomatik giriƒimlere karƒìn 
durdurulamamasì üzerine olaºanüstü hâl bölgesi ile Adana ve Mersin'de bu televizyonun izlenmesini 
engellemek üzere çeƒitli uygulamalar baƒlatìldì. Bu uygulama 1996 yìlìnda da devam etti. MED TV'yi 
engelleme giriƒimleri ev, iƒyeri ve kahvehanelere baskìnlar yapmak, Uydu antenleri tahrip etmek, 
anten satìcìlarìnìn mallarìna el koymak ya da tehdit etmek ƒeklinde oldu. Ayrìca MED TV'yi izleyen 
çok sayìda kiƒi gözaltìnda tutuldu, ilçe ve kasabalardaki  merkezi televizyon vericileri denetime 
alìndì.

Sinema Filmlerinde Sansür: Cumhuriyet'in ilk yìllarìnda sinema filmlerine sansürü mahalli düzeyde ve 
valiliklerce yapìlmaktaydì. Film halka gösterilmeden önce iki zabìta memuru tarafìndan seyrediliyor, 
gerektiºinde sansür ediliyordu. Bu durum, ülke düzeyinde eƒit ve güvenceli bir uygulamaya imkan 
vermiyordu. Sinema alanìnda geliƒmede hìzlanmìƒtì. Merkezi bir kurul aracìlìºìyla sansür sistemine 
gidildi. ÿlk olarak 19 Temmuz 1931 tarihli Resmi Gazete'de "Sinema Filmlerinin Kontrolüne Ait 
Talimatname" yayìnlanarak yürürlüºe kondu. Talimatname, ÿstanbul'da, ÿçiƒleri ve Milli Savunma 
Bakanlìklarì ve Genel Kurmay Baƒkanlìºì Temsilcileri ile, bir polis müdürü, emniyet müfettiƒi veya 
vekilinden oluƒan bir sansür kurulu oluƒturulmasìnì öngörüyordu. Bu kurulun kararlarìna itiraz 
halinde, konuyu ÿçiƒleri ve Milli Savunma Bakanlìklarì ile Genel Kurmay temsilcilerinden meydana 
gelen bir üst komisyon inceleyecekti.

1933 yìlì sonunda bir ek yönetmelik çìkarìlarak Türkiye'de yapìlan filmler için senaryo sansürü kabul 
edildi.

Sansür yetkisinin kullanìlmasìnda göz önüne alìnacak ölçüler ƒunlardì: Din propagandasì hedefi var 
mì? Askerlik ƒerefini ihlal eden konular var mì? Milli Güvenliºe ve genel ahlaka kötü etki yapìlmasì 
söz konusu mu? Memleketimiz aleyhine tertip edilmiƒ iftira niteliºinde hususlar bulunuyor mu? 
Ayrìca gözleri yoracak derece de eskimiƒ, yìpranmìƒ filmlerin gösterilmesi de yasaklanmìƒtì.

Bu uygulama, 31 Temmuz 1939 tarihinde yürürlüºe giren "Filmlerin ve Film Senaryolarìnìn 
Kontrolüne Dair Nizamname"ye kadar yürürlükte kaldì. Bu tüzük (nizamname), 1948 ve 1957 
yìllarìnda iki defa deºiƒtirilmiƒ, ancak daha önce yönetmeliklerde belirlenmiƒ olan sansür ölçütleri 
esas itibari ile korunmuƒtur. Bütün bu düzenlemelerin kanuni dayanaºì ise, 4 Temmuz 1934 tarihli ve 
2559 sayìlì Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'nun 6. Maddesidir: "Hariçten gelen filmlerin 
gösterilmesi ve dahilde yapìlan filmlerin çekilmesi polisin iznine baºlìdìr. Polis, filmlerin ve 
senaryolarìn tetkik ve muayene iƒini alâkalì makamlarla birlikte ve nizamnamemesine göre yapar." 
Söz konusu nizamname, Ankara ve ÿstanbul'da iki sansür komisyonu kurulmasìnì, ayrìca Ankara'da 
yalnìzca senaryo sansürüyle görevlendirilmiƒ bir "Merkez Film Kontrol Komisyonu" oluƒturulmasìnì 
öngörmüƒtür.

Birçok idari dava açìlmasìna yol açan bu uygulama, 23 Eylül 1977 tarihinde yürürlüºe giren 
"Filmlerin ve Film Senaryolarìnìn Denetlenmesi Hakkìnda Tüzük" e kadar sürmüƒtür. Ancak, bu 
arada, 1961 Anayasasì'nìn bilim ve sanatì serbestçe açìklamayì ve yaymayì hüküm altìna alan 
21.maddesi yürürlüºe girmiƒti. Polis Vazife ve Selâhiyetleri kanûnu'nun 6.maddesi, Anayasa'nìn bu 
hükme uygun muydu?

Sorunu bir baƒvuru üzerine inceleyen Anayasa Mahkemesi, özetle ƒu sonuçlara vardì: Sinema 
filmleri, genel olarak birer sanat eseridir. Ama müstehcen, genel ahlaka, Milli Güvenliºe aykìrì, kamu 
düzenini bozucu filmler sanat eseri sayìlamaz. Bu konudaki sansür, sanatì açìklama ve yayma 
hürriyetinin özüne dokunmayan zorunlu bir önlemdir. Kaldì ki, bir filmin yasaklanmasìna iliƒkin 
idaridir ve yargì denetimine açìktìr.

Böyle söylüyordu Anayasa Mahkemesi. Sinema filmlerinin sansürü Anayasaya aykìrì görülmemiƒtir.













Aydìnlar dilekçesi  

1984 yìlìnda 1500'den fazla aydìn "Türkiye'de demokratik düzene iliƒkin gözlem ve istemler"ini, 
tarihe "Aydìnlar Dilekçesi" olarak geçen bir metinle belirttiler. 
Cumhurbaƒkanlìºì ve T.B.M.M. Baƒkanlìºì'na sunulmak üzere yazìlan, bir sayfalìk "Sunuƒ" bölümü 
ile altì sayfalìk "Türkiye'de demokratik düzene iliƒkin gözlem ve istemler" bölümlerinden oluƒan 
dilekçenin önsözü ƒöyleydi:

"Türkiye henüz atlatamadìºì en aºìr bunalìmlarìndan birini yaƒamaktadìr. Kuƒkusuz, bu büyük 
bunalìmdan toplumumuzun bütün kesimleri, katmanlarì ve görevlileri ortaklaƒa sorumludur. Biz Türk 
aydìnlarì, eksiklerimizin ve sorumluluºumuzun öneminin ve önceliºinin bilincindeyiz. Bu bilinç, bize 
toplumumuzun saºlìklì ve güvenli bir düzene geçiƒiyle ilgili görüƒlerimizi açìklama görev ve hakkìnì 
vermektedir.

Varolan düzenlemeler ve 2969 sayìlì yasanìn suç saymadìºì çerçeve içinde görüƒlerimizi açìklamayì 
gerekli görüyoruz. Bizler bu sìnìrlamalarì benimsememekle birlikte, bu çerçeve içinde hareket etme 
durumundayìz.

Bizler toplumumuzun akìlcì yöntemler kullanarak aydìnlìk bir geleceºe ulaƒacaºìna coƒkuyla 
inanìyoruz. Bu inançla ve ortaklaƒa sorumluluºumuzu üstlenip, kaynaºìnì Anayasa'da bulan dilekçe 
hakkìmìzì kullanarak, kamu ile ilgili gözlem düƒünce ve istemlerimizi devletin en yüksek katlarìna 
saygìyla sunuyoruz."

Bu sunuƒ yazìsìndan sonra  gözlemler ve istemler özetle ƒöyle dile getirildi:

"Halkìmìz çaºdaƒ toplumlarda geçerli insan haklarìnìn tümüne layìktìr ve bunlara eksiksiz olarak 
sahip olmalìdìr. Ülkemizin insan haklarìnìn güvenceleri yurt dìƒìnda tartìƒìlìr bir ülke durumuna 
düƒürülmüƒ olmasìnì onur kìrìcì buluyoruz.

Yargì kararì olmaksìzìn yurttaƒlarìn haklarìnìn kìsìlmasì, tartìƒìlmasì mümkün olmayan tek yanlì idari 
iƒlemlerle suç oluƒturulmasì, siyasal haklarìn ellerden alìnmasì ve genel suçlamalar yapìlmasì, 
toplumsal yìkìmlara yol açmaktadìr. Dernek, kooperatif, vakìf, meslek odalarì, sendika ve siyasal 
partilere girmenin ve açìklandìºì zaman suç sayìlmayan düƒüncelerin sonradan egemen olan anlayìƒa 
göre, suç sayìlmasì hukuk devleti kavramìyla baºdaƒmaz.

Her örgütlü toplumun ƒiddet eylemleriyle mücadele etmesi kaçìnìlmaz görevidir. Ancak, devlet 
olmanìn temel niteliºi, terörle mücadelede hukuk ilkelerine baºlì kalmaktìr. Terörün varlìºì, hiçbir 
zaman, devletin de aynì yöntemlere baƒvurmasìnìn gerekçesi olamaz.

Varlìºì yasal kararlarla da kanìtlanan iƒkence insanlìºa karƒì suçtur. ÿƒkencenin yargìsìz, peƒin ve ilkel 
bir cezalandìrma alìƒkanlìºìna dönüƒtürülmüƒ olmasìndan endiƒe ediyoruz. Ayrìca, özgürlüºü 
sìnìrlama amacìnì aƒan cezaevi koƒullarìnì da eziyet ve iƒkence sayìyoruz.

Fikir ve sanat ürünlerinin serbestçe oluƒmasìnì engelleyen hukuki ve fiili sìnìrlarì kaldìrmak ve her 
yurttaƒla birlikte, düƒünce ve sanat adamlarìnì da genel güvencelerle donatmanìn bir uygarlìk koƒulu 
olduºunu önemle belirtmek isteriz. 

Bütün yüksek öºretim kurumlarìnìn, atamalarla oluƒturulan aƒìrì yetkili bir kurulun buyruºuna 
verilmesi, hem gençlerin iyi yetiƒtirilmesini, hem de bilim yapìlmasìnì ƒimdiden engellediºi gibi 
ülkenin geleceºi için büyük kaygìlar da doºurmaktadìr. Bu nedenle, Yüksek Öºretim Kurumu 
düzeninin bir an önce seçim ilkesine dayalì özerklik yönünde deºiƒtirilmesini gerekli görüyoruz."

Devletin üst kademelerdeki kurullarìna verilen özetini sunduºumuz bu metinden dolayì, dilekçeyi 
imzalayan aydìnlar Ankara Sìkìyönetim Mahkemesi tarafìndan suçlu bulunmuƒ ve haklarìnda dava 
açìlmìƒtìr.(Yazarlarìn ve sanatçìlarìn bu davadan dolayì mahkemeye sunduklarì savunma metinleri de 
Türkiye tarihi ve demokrasisi açìsìndan önemli belgeler arasìndaki yerini almìƒtìr.) Sadece 
yargìlanmakla kalmayan bu aydìnlar çeƒitli baskìlara da maruz kalmìƒlardìr. Örneºin, bu dilekçede 
imzalarì bulunan üniversite öºretim üyeleri, henüz mahkeme kararì olmaksìzìn Yüksek Öºretim 
Kurumu Baƒkanlìºìnca ve üniversiteler rektörlüklerince yeniden iƒe alìnmamak ve iƒlerinden 
çìkarìlmakla cezalandìrìlmìƒlardìr. Bu dilekçeyi imzalayan yazar ve kiƒilerin yapìtlarìnìn Türkiye 
radyolarìnda ve televizyonunda yer almamasì ve adlarìnìn da geçmemesi için, radyo ve televizyon 
müdürlüklerine Türkiye Radyo Televizyonu Genel Müdürlüºü'nden yazìlì buyruk gönderilmiƒtir.

"Aydìnlar Dilekçesi" davasì Türkiye'de demokrasinin varlìºì sorusunu bir kez daha gündeme 
getirmiƒtir ve dilekçe içeriºinde belirtilen kaygìlara yenilerini eklemiƒtir

























RTÜK'DEN 19 CEZA
Radyo Televizyon Üst Kurulu bir ayda radyo ve televizyonlar için  10 yayìn durdurma, 9 uyarì cezasì 
verdi. RTÜK'ün kuruluƒundan bu yana 16 TV kanalìna verilen cezalarìn toplamì 184'ü buldu (7Ekim 
1997). 

RTÜK'DEN CEZA YAªMURU
Haziran ayìnda RTÜK toplam 12 uyarì 14 yayìn durdurma cezasì verdi (8 Temmuz 1997). 

2 yayìncì 1 yazar mahkum oldu. Kitap, gazete, dergi toplatmalarì Mayìs ayìnda da sürdü. Selam 
gazetesi 7 kez toplatìldì. RTÜK'den 2 uyarì 3 yayìn durdurma cezasì çìktì (6 Haziran 1997). 

RTÜK'den 34 uyarì, 8 kapatma cezasì:
RTÜK Nisan ayìnda genellikle yayìn ilkelerine uyulmamasì ve "reklam ihlali" gerkçeleriyle radyo ve 
TV'leri cezalandìrdì (8 Mayìs 1997).

RTÜK rekora koƒuyor:
RTÜK Mart ayìnda radyo ve TV'ler için 25 uyarì ve 9 yayìn durdurma kararì aldì (4 Nisan 1997). 

×ubat ayìnda RTÜK biri 30 gün diºerleri birer gün olmak üzere 5 TV'ye yayìn durdurma, 20 TV'ye 
de uyarì cezasì verdi. Ayrìca biri 30 gün olmak üzere 2 radyo için yayìn durdurma, 5 radyo için de 
uyarì kararì aldì (7 Mart 1997).

Ocak ayìnda RTÜK, radyo ve TV'lere yönelik cezalarìnda 1 radyo ve 2 TV'ye aynì anda hem uyarì 
hem de yayìn durdurma kararì aldì (5 ×ubat 1997).

"Düƒünceye Özgürlük" kitabìna yayìncì olarak katìlan 1079 kiƒinin kitlesel yargìlanmasìna, 98 ve 86 
kiƒilik gruplar halinde devam edildi. RTÜK,  bir ayda radyo ve TV'lere 18 uyarì, 6 yayìn durdurma 
cezasì verdi (4 Ocak 1997).

Kasìm ayìnda kanal D'ye verilen toplam 3 günlük yayìn durdurma cezasì için 3. ÿdare Mahkemesi 
yürütmeyi durdurma kararì verdi. RTÜK Show TV için de 2 gün yayìn durdurma cezasì kakarì aldì 
(Aralìk 1996).

Ekim ayìnda 6 TV, 13 radyoya RTÜK tarafìndan 6 yayìn durdurma, 15 uyarì cezasì verildi. En uzun 
kapatma cezasìnì Urfa'daki Karacadaº Radyo 7 gün süreyle aldì (5 Kasìm 1996).

RTÜK Aºustos ayìnda 16 TV kanalì ve 3 radyo istasyonu hakkìnda uyarì kakarì aldì (5 Eylül 1996).

Bir ayda ikisi radyo olmak üzere 9 uyarì kararì alìndì. TV'lere 7 kez kapatma cezasì verildi, gazete ve 
dergiler de 14 kez toplatìldì (7 Aºustos 1996).

RTÜK  Aºustos ayìnda 11 radyoya, 7 TV'ye ceza verdi. Show TV'nin yayìnì iki kez birer gün 
durduruldu, diºer TV'lerin ekranlarì birer gün karartìldì (4 Eylül 1997).

Aºustos ayìnda bir baƒka geliƒme yaƒandì. Metin Göktepe'nin öldürülmesi davasìnda ilk kez sanìk 
polislerden yedisi mahkeme önüne çìkarìldì.

Basìn yönünden yargì olaylarìnda da Aºustos ayìnda iki yeni geliƒme  oldu. Birincisi, Türkiye 
Gazeteciler Cemiyeti'nin ìsrarlì çabalarì sonucunda yazì iƒleri müdürü sìfatìyla mahkum edilmiƒ 
gazetecilerin cezalarìnìn ve davalarìnìn ertelenmesini saºlayan yasa çìktì. Böylece aralarìnda TGC 
üyesi Iƒìk Yurtçu'nun da bulunduºu gazeteciler serbest bìrakìlìrken, 12 Temmuz 1997'den önce 
baƒlatìlan pek çok soruƒturma ve dava da daha sonra görülmek üzere ileri bir tarihe ertelendi. 




















Sonsöz Yerine

Yukarìda özetlediºimiz devletin "farklì" düƒüncelere, özellikle de devlet sistemine karƒì muhalif 
düƒüncelere ve bunlarìn ifadesine karƒì takìndìºì tavìr ve yaptìrìm son dönemlerin sorunu deºildir. 
Cumhuriyet'in kurulduºu ilk yìllardan itibaren devlet muhalif ve farklì düƒünceye tahammül 
edememektedir. Bu tahammülsüzlüºünü de susturmaya çalìƒarak, gözaltìna alarak ve cezalar 
yaºdìrarak göstermektedir. 
Oysa bir sistem farklì düƒüncelerle zenginleƒir ve geliƒir. Güvenliºini polislere ve askerlere teslim 
eden bir devlet, bu anlayìƒla ne topraklarìnda yaƒayan insanlara özgürlük saºlayabilir ne de yaƒanan 
sorunlarla baƒa çìkabilir. Öyle ki bir süre sonra artìk korkudan korkar hâle gelir ki, bu da "sistem"in 
insanlara zorla dayatìlmasìna yol açar.
Düƒüncelerini açìkladìºì için binlerce yìl hapis cezasì alan yazarlar, yayìnevi sahiplerinin bulunduºu 
bu ülkede ne yazìk ki açìkça suçlu olduklarì belirlenen polisler bile (Metin Göktepe'nin katil zanlìsì 
polisler) ancak aylar sonra Baƒbakan ve ÿçiƒleri Bakanlìºì'nìn direktifleriyle zar zor sanìk sandalyesine 
oturturabilmiƒlerdir. 
"Bu devlet için 1000 operasyon yaptìk." diyen dönemin ÿçiƒleri Bakanì Mehmet Aºar, kayìplarìn ve 
fail-i meçhullerin en yoºun olduºu dönemde Emniyet Müdürlüºü yapmìƒtì. Ne yazìk ki Susurluk 
olayì ile de devlet - çete iliƒkileri kanìtlanmìƒ olmasìna raºmen bu skandalda adlarì üst düzeylerde 
geçen Emniyet Müdürü iken ÿçiƒleri Bakanì olan ne Mehmet Aºar'ìn ne de Milletvekili Sedat 
Bucak'ìn dokunulmazlìklarìna bile dokunulamadì.
Yapìlan operasyonlarda "canlì" ele geçirilebilecekken nedense "ölü" ele geçirmeyi daha "zararsìz" 
bulan devlet, muhalif düƒünceye karƒì olan sendromunu Cumhuriyet'in ilanìndan beri üzerinden 
atamamìƒtìr. 
Bütün bunlar içiçe ve birbirine baºlì olarak düƒünülmesi gereken ƒeylerdir. Kendi vatandaƒìna 
düƒmanca bir tutum sergileyen bu devletin ne vatandaƒìndan güven beklemeye ne de onlardan bir ƒey 
istemeye hakkì vardìr. Kendine ve çevresine karƒì güvensiz, farklì düƒünmekten korkan, haklarìnì bile 
savunamayan bir kuƒak medyasìyla, eºitim sistemiyle kìsaca bu devletin "ideolojik aygìtlarìyla" 
yetiƒmektedir. 
Oysa hepimiz biliyoruz ki (bazìlarìmìz bilmemezlikten gelse de) bu "dìƒ güçler" ve "devletin 
bölünmez bütünlüºü" sendromu sona ermedikçe farklì kimliklere veya farklì düƒüncelere sahip, 
eleƒtirel bakmayì bilen insanlar kabûl edilmedikçe, bunlar potansiyel suçlular olarak görülmekten 
vazgeçilmedikçe bu topraklarda ne sorunlar bitecek ne de barìƒ gelecektir.









Kaynakça:

Cumhuriyet Yìllìk
TÿHV Raporu - 1995
ÿHD Aylìk Raporlarì
Türkiye'de Basìn Sansürü - Alpay Kabacaali
Türkiye Ansiklopedisi
_PAGE  _


_PAGE  _1_


_PAGE  _4_


_PAGE  _1_




More information about the Old-apc-conference.mideast.kurds mailing list